4 Mayıs 2014 Pazar

kömür limanı - mayıs 2014

Artık kendimi hayatımın merkezine daha çok almak istiyorum. Ama işim hala yalnız benim değil, benim vasıtamla eşimin, yani ikimizin de hayatının merkezinde... Bize ait her durumu, her anı, her yaşantıyı ona göre planlamak zorundayız ve bu her geçen gün daha yorucu bir hal almakta... Bazen işimin beni enikonu ezdiğini, ciddi ciddi üstüme çıkıp tepindiğini hissediyorum. 30 lu, 20 li yaşlarda başlamak daha doğru olurdu belki... Sonu yok çünkü... Sektör sürekli kendini yeniliyor ve yeni taleplerle daha geniş bir alanda hizmet verebiliyorsunuz... Evet çok yorucu!

Bu arada benim işimi yapan arkadaşlarıma önerim; bir ayağınız internette olsun. Bir zamanlar elişi günlüğüm olan blogumu satış blogu haline getirmem tam isabet oldu. Çok sık güncelleme yapmamama rağmen -ki böyle olmasını ben istiyorum- talep oldukça fazla. Ancak şunu belirteyim; ben satış blogu için özellikle yeni bir blog açmadım, elişi blogumun page rank i yüksekti ve google da ön sıralarda çıkıyordu, aksi halde yeni blogun varlığını hissettirebilmesi için belli bir zamana ihtiyaç olacaktı. İnstagrama veya resmi bir satış sitesine ise el atmıyorum. Ancak oralarda da belli bir potansiyel olduğunu belirtmeliyim.

Bugünkü Kömür Limanı gezimizi anlatacaktım nerelere geldim. 

Uzuuun bir aradan sonra bugün yine Kömür Limanı'ndaydık. Bugün için uzuuuun bir aradan sonra geçirdiğim en güzel Pazardı diyebilirim.

Ay aslında sabah uyandığımda öyle ağlak bir hava vardı ki... Şımarık bir çocuk dudağını bükmüş ha ağladım ha ağlayacağım der gibi... demekle kalmadı şakır şakır döktü gözyaşlarını... Şımarıklığından diye rol biçtiğim için küstüm ben de... Günü evde mö gibi geçirecektim... Ki düşürdüğü şekeri bulmuş olmalı, bir süre sonra bi gülücükler.... ışıl ışıl, pırıl pırıl gülücükler... Küstüğümü unuttum hemen... Doğru mutfağa koştum... Bu şımarık çocuk imkan verirse bir de piknik yapalım diye. :)

Bu arada daha önceki Kömür Limanı gezilerimize şuradan ve şuradan bakabilirsiniz.

Gülücükler istikrarlı ve kararlı görününce piknik sepetimizi hazırlayıp düştük kocacıkla yollara... Fındıklı Köyü'nden sonraki toprak yol yer yer çamur olsa da, tıngır mıngır, ağır aksak vardık hedef noktaya... Ah ama önce koya hakim tepede her zamanki molamızı vermeyi unutmadık.

Yağmurlardan mı bilmiyorum yol boyunca papatyalar çok azdı... gelincikler tek tük...

Rüzgar azdı ama...bu sayede iyi bir soluklanıp manzarayı doya doya kuşbakışı seyrettik.

İniş yolunu iki taraflı kaplayan, inanılmaz güzellik katan katırtırnakları bile azdı, henüz coşkuyla açmamışlardı.

Ama aşağısı çok istediğim gibi papatya cenneti idi yine...
Bol bol papatya topladım... Bir bölümünü kışın yapacağım papatya çaylarım için kurutmak amacıyla... Küçük bir bölümünü de önce birazdan yapacağımız piknikte soframızı, sonra da evimizi şenlendirsin diye..

Papatyalar aklımı aldı tabii. Ama oturup etrafı seyretmeyi ve hatta örgümü örmeyi de ıskalamadım.

Bu papatyalar kır papatyaları ve küçük küçükler... çok da çabuk soluyorlar... gelincikler de biliyorsunuz en narin, en nazlı çiçeklerden... Sulama kabımı vazo niyetile yanımda götürdüm ve  liman çeşmesine doğru yol aldım.

Çeşme aşağıda soldaki taşlık yer... yan tarafı öyle güzel papatya tarlası ki... Orada oturup ruhumu dinlendirmeden dönmem imkansızdı.

Dediğim gibi, örgü dahi ördüm...
Papatya kokuları arasında, dalgaların şırıltısı eşliğinde mis gibi dinlendim vallahi!

Kendime yazlık bluz örüyorum. Ön parçası bitmek üzere...
Evvetttt!... Başlamak bitirmenin yarısı. :)

Kömür Limanı'na ayırdığımız keyifli saatleri doldurunca, tabii iyice bi acıkınca da piknik mekanımızı belirlemeye geldi sıra... Üstüne çok düşünmeden Fındıklı Köyü'ne ve Gölet'e bakan -o benim çok sevdiğim- tepe seçimi kazandı.

Soframızı kurduk ve kuş sesleri eşliğinde mamalarımızı yemeye koyulduk.

Pazardan pazı almıştım... Soğanla kavurup içine bir miktar peynir katarak gözlemevari ama fırında pişen bir börek yaptım..  Sigara böreklerini de fırında pişirdim, kızartmadım...

Bizim evde yıllardır kızartma pek yapılmıyor neredeyse... Bazen kuru köfteyi ve patatesi kızartıyorduk... Onu da fırına transfer etmiş durumdayız. Köftenin içine 1 tatlı kaşığı zeytin yağ koyuyorum, çubuk patatesleri de 1 çorba kaşığından az zeytinyağı ile yağlayıp tuz, pul biber ve kekik ektikten sonra doğru fırına sürüyorum. Bizim evde ayçiçek yağı on yılı aşkın süredir kullanılmıyor. Pilavları dahi zeytinyağ ile yapıyorum. Kızım gelince, kayınvalide ve keyınpedere yemek yapmam gerektiğinde pilavları ayçiçek ve tereyağ karışımı ile yapıyorum... Ama biz kocacıkla alıştık, ikimiz için böyle...

Mümkün olduğunca sofralar çiçekli olmalı... Her yere olduğu gibi, sofralara da neşe katıyor bu rengarenk, mis kokulu şeyler. Bilmem sizler de böyle düşünüyor musunuz?

İnsan piknik sepetini özler mi? Ben çok özlemişim yahu... Kışa girerken kışlık hiç bir şeyde bu duyguyu hissetmiyorum da... yaz başında yazlık giysilerimi çok özlediğimi fark ediyorum... Bugün fark ettim ki piknik sepetimi de çok özlemişim ben...

Bir kez daha gelsin görüntüye o halde. :)

Piknikle birlikte bu Pazarın güzellikleri de bitti sanmıştık ki dönüş yolunda bir mucizeye tanık olduk...
Bu iki anne sabah kırlara çıktıklarında iki kişilermiş, dönüşte dört kişi olmuşlar.

Dikkatle bakın yavruların göbek bağları hala göbeklerinde... Ben fotoğraf çekmeye çalışırken anneler öyle ürkekti ki, dilimden anladılar mı bilmem "korkmayın, size bi şey yapmıycam" dedim, durdum. Beyaz yavrucak pek sokulmasa da bu şeker bana poz vermekten geri durmadı.

Gelincikler tek tüktü demiştim... Görebildiğim en çoklu öbek ancak ve ancak bu kadar idi...

Bu kadar fotoğraf editleyip ekledim ama bir tane dahi "yolda yürüyen sepetli hatun" fotoğrafı ayırmadım sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İşte sepetiyle musmutlu hatun... yaban eriği toplama yolunda...

Son paylaşımım da buraya dek sıkılmadan postu okuma azmi gösterenlere gelsin...
Kömür Limanı'na inen yolda cıvıl cıvıl kuş sesleri... Nasıl mest ettiler beni.
(Bilgisayarınızın sesini açmayı unutmayın lütfen.)


12 yorum:

  1. Sizin postlarınızı okuyunca sanki oralara gidiyorum...sizinle birlikte oraları geziyorum...yazının sonunda ise bir bakmışım evimdeyim...harikasınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu duyguyu yaşattığıma çok sevindim...
      bu kez detay daha fazla olsun istedim... geriye dönük okumalarımda ben de böyle hissediyorum :)

      Sil
  2. Sonuna kadar okudum. resimler ,manzara,çiçekler, piknik sepeti çok güzel. Hangi ilçenin köyü? onu anlayamadım.sanki oraları ben gezdim. Kömür dediğiniz için Zonguldak aklıma geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gelibolu - fındıklı köyü nden ileride saroz kıyısında bir koy... bir zamanlar yük taşımacılığı yapılan bir limanmış... kömür taşımacılığı da.... ismi oradan kalmış... şimdilerde dalış yapan yerli-yabancı tursitlerin ve balıkçılıkla geçinen köylülerin uğrak mekanı...

      Sil
    2. Teşekkürler bilgilendirdiğiniz için.

      Sil
  3. Ruşen'cim sen bolca gez, bende seninle gezeyim ne güzel... büyük bir zevkle okuyorum. çok güzel bir gün olmuş. Videoda da sessizlik doğa huzur var. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. harika görüntülerle gene oralardaymışım gibiydi harikasın çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de bu şeker yorum için teşekkür ederim... :)

      Sil
  5. Ruşencim bu görüntülerle bir masal anlatmışsın sanki bize sen de o masaldaki peri kızı, çok beğendim sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne tatlı yorum... teşekkürler... çok çok sevgiler. <3 <3 <3

      Sil
  6. Tek kelimeyle harika...o kuş sesleri ..sanki özel efekt yapıyorlar manzarana :)

    YanıtlaSil